3 Mayıs 2012

Galiba Güneşin Oyunları Bunlar..

   Uzun zamandır yazamıyorum. Yazmak istemiyordum. Kendimi kendimden başka kimseye açmak istememiştim. Ama geldim gene klavye başına. Galiba en iyisi yazmak. Atamıyorsun başka türlü. Niye hala kendime gelemediğimi düşünüyorum. Hissizleşmekten korktuğum için mi hissizleştim. Mutsuzum bile diyemiyorum. Çünkü değilim. Ama mutluda değilim. Kendimle ilgilenmek büyük zahmet oldu bana. Bıraksalar pijamalarımla dışarı çıkacağım o derece. Umursamamayı kendime kural olarak getirdiğimden beri umursamak istediğimi de umursamıyorum. Kızmış,sinirlenmiş,gülmüş,üzülmüş.. Hep ben olarak değilde o olarak baka kalıyorum olaylara. Kızdım. Sinirlendim. Güldüm. Üzüldüm. Anlamını yitirdi bu kelimeler bende. Yeni şeyler istiyorum. Sonra eskileri özlüyorum. Bide dostlarım fark etseler de fark edilecek bir şey yokmuş gibi davranmaya çalışmak var. Biliyorum ki bu halim geçecek. Onları da derdime sıkıntıma - aslında dert ve sıkıntı yok o zaman bu halime diyeyim- ortak etmek istemiyorum. Böyle midemi bulandıran şeyler oluyor. Onlara bile tepki vermiyorum. İnsanları oldukları gibi kabullenmeye çalıştığımdan beri olduğum gibi olamıyorum. Şuan bile öyle boş hissediyorum ki. En azından boşta olsa bir şey hissedebiliyorum diyebiliyorum. Ne gidene üzülüyorum ne gelene seviniyorum. Sabah akşam çekirdek-sigara. Çekirdeği sevmeyen ben hayatımın en çekirdekli bölümü yaşıyorum. Davranışlarım tavırlarım hepsi birbirinden salak haller almaya başladı. Zamanımı boşu boşuna harcıyorum. Ya uyuyorum ya dışarı çıkıyorum. Dışarıda da çekirdek-sigara gene. Sıcaktan mıdır nedir iyice bunalmaya başladım. Bazen parmağımı oynatmaya üşeniyorum. Öyle depresif bir halim de yok yani. Lanetler etmiyorum. Ağlamıyorum. Ölüyorum geberiyorum gibi kelimelerde kullanmıyorum. Hani insan mutludur, iyidir. Yada üzgündür, kötüdür. Boş olabilir mi bir insan? Yaz geldi insan eğlenir, güler, gezer, aşık olur :) Ama bir yaşam belirtisi verir. Koparılmış otlardan farkım kalmadı. Bir gitsem şu Ankara'dan. Atsam kendimi İstanbul'un kollarına..
Ben gene uyumaya gitsem çok güzel olur. Hatta süper olur. Bence sizde uyuyun ya. Uyumayınca da bir şey değişmiyor. Uyuyunca fark etmiyorsun en azından :)

9 Nisan 2012

Hayatta ölüm diye bir şey var diyorum ya..

Bu gün herkes hayata bir başka başladı. Hepimiz bir başka başladık. Ama bazılarımız biraz daha şansız..
Ölüm, oyun gibi bir şey. Herkeste ki etkisi bir başka. Benim kimsem ölmedi. Yakınım olan kimseyi kaybetmedim. Bilmem nasıl bir can acısıdır. Sadece düşünürüm. Biraz da hissederim. Öyle yorgunluk var ki üzerimde. Cenaze evi kimseye iyi gelmezde beni daha bir beter ediyor. Kendi başıma gelse diyerek çıldırıyorum. Kardeşim dediğim adamın babası bugün vefat etti. Daha dün maç için ayakkabı falan getirmişlerdi. Dün yaşarken bugün öyle bir adam olmuyor. Nasıl boş bir hayat. Kime ne zaman geleceği belli olmuyor azrailin. Dün gülüp eğleniyorsun adamla. Ertesi gün sana öldü diyorlar. Şaka gibi.. Öldü!
Sonra diyorlar ki sana güçlü olacaksın. Annen için.. Ablan için.. Abin için.. Ya ben diye haykırmak istemez mi insan? Ben sürüneyim de onlar benim için güçlü olsunlar demek istemez mi canın. Ölenle ölünmüyor var bir de. Fiziksel olarak ölünmüyor da. Ya ruh.. Yaşayan ölü tamlaması buraya cuk oturur işte. İnsan teselli edemiyor ki. Bugün bir adam şey dedi. '' Sözün bittiği yer burası bundan sonra bir şey denmez sarılıp ağlayacaksın'' dedi. Nasıl taktir ettiğimi anlatamam. Öyle ne diyeceksin ki. Adamın babası, kardeşi, annesi bir şeyi ölüyor. Bırakın da yıksın ortalığı. Acısını yaşasın. Dibine kadar yaşasın. İllaki hayat devam edecek. Ama yok şöyle yap, yok şöyle yapma...
Sonra niye kafayı yiyor bu insanlar. Acıyı biriktirdikçe ne olacak. İnsanız sonuçta. Sevgilimiz terk etti diye aylarca yas tutan bizler. Anasını babasını kaybetmiş insanlara '' Üzülme, ağlama'' diyoruz. Nereye ağlamasın.. Bozmıcam ağzımı. Ama affedersin de amınakoyum sen sevgilin için o kadar yırtın. Sonra üzülme de. Kendimden tiksiniyorum. Adamlar neler yaşıyor. Ben hala aşka yazı yazayım. Ve gene kendimi sikeyim ki. Bugün sevdiğim adam bir kez olsun mesaj atıp halimi sormadı diye çıldırdım. Ama insan evladı işte. Böyleyiz abi böyleyiz. Ölüm var ya hayatta gerisi boş.
Ertelediğimiz her şey bir gün canımızı yakar. Yazdıkça saçmalıyorum. Ama elimde değil ne diyeyim ne yapayım şaşırdım.
Bazılarımız gerçekten şansız...

8 Nisan 2012

Galiba İçime Ahmetin Kayası Oturdu..

Mesela Ahmet Kaya ölmüş olsa da allah onunda belasını verebilir. Soruyorum ben rahmetliye '' Hangi kafayla, hangi acıyla yazdın bu şarkıları sen '' , '' Ağzıma sıçtığının farkında mısın '' diye. Şu aralar sadece dinlediğim tek insan Ahmet. Oda beni dinliyor. Beni tanıdığını iddia çoğu insandan da çok iyi anlıyor beni. Ahmetle dostluğumuz çok başka. Ben biraz hayırsız sayılırım aslında. Canım yanmadıkça uğramam ona. Ama o anlar beni, bilir en iyi ona sığınırım. Bilir onunla yandığımı. Bilir ateşime alev kattığını.
...Sen benim hiç bir şeyimsin
Yazdıklarımdan çok daha az
Hiç kimse misin bilmem ki nesin..
Şu sıralar kim benim neyim hiç bilmiyorum. Kimin kuyumu kazdığını, kimin yüzüme gerçekten güldüğünü pek bilmiyorum. Ama çok yoruldum. Böyle uzak dursunlar benden. Adım kimsenin ağzında dolaşsın istemiyorum. Kirletiyorlar. Kendi çamurlarına buluyorlar adımı. İstemiyorum, şöyle bir kenara çekilsinler. Yada bırakın ben kabuğuma gizleneyim. Meydanda istediğinizi koşturun. Ama koşturduğunuz tilkiler bana değmesin. Az uzağımda durun be. Ben dokundurmuyorum size keskin yanlarımı. Uğraşsam sizde bilirsiniz canımın yandığından daha çok yakarım. Ama uğraşıcak mecalim yok.
Her şeyden bunalmış durumdayım. Yenilenmek istiyorum. Zehirli kuyruğumdan kurtulmak istiyorum. Akrep gibi; kendi kendimi sokmaktan korkuyorum. Kendi kabuğumda kendimle olmak istiyorum. İnsanlar ne düşünüyor, ne diyor umurumda bile değil.
Hatta artık kimse umurumda değil. Gün geçtikçe kendimin farkına varıyorum. Kimseye, hiç kimseye ihtiyacımın olmadığını görüyorum. Gün geçtikçe '' Artık kimse beni yıkamaz '' diyorum. Sadece gülüp eğleniyorum. Diğer türlüsü çekilmiyor be Ahmet. Bir sen bir de şarkıların biliyor içimi. 

..Depremler oluyor beynimde
Dışarda siren sesi var
Her yanımda susmuş insanlar
İçimde ölen biri var..
Ne diyeyim ki Ahmet. En iyi sen anlatıyorsun. Öyle güzel söylüyorsun ki. Beni alıp bir şeylerin dibine kadar götürüyorsun. Olmuyor Ahmet. İçimdeki her şey öldükçe ben daha güzel doğuyorum sanki. Dahada güçleniyorum. Ölsün o zaman her şey biz güzelleşelim be Ahmet. Bir sen başkasın Ahmet. Bir de bu dünyada ki adalet

...Bir pınardım kan oldum
Yol kenarı han oldum
Yanıldım ah ziyan oldum
Siz benim neden sustuğumu
Nerden bileceksiniz..
Kimin ne yaşadığını nereden bileceğiz be Ahmet. Siz benim neden sustuğumu nereden bileceksiniz :)


27 Mart 2012

Hep mi aynı şey?

Uzun süredir hastayım. Bide üstüne aldatıldım depresyon mod en üst seviyelerdeydi. İçimden pek yazmak gelmedi. Nadir olur bana bu. Genelde yazmak iyi hissettirir. Ama ne kafamı toplayabiliyorum. Ne cümle kurabiliyorum. Bu yazı için bile şimdiden özür dilerim..


Hep mi aynı şey olur? Bir insan aynı acıyı kaç farklı kişiden kaç kez yaşayabilir ki? Hep neden başa döner ki? Acılarımızın hesabını kim verecek bize? İşlemediğimiz günahların bedelini ödememiz haksızlık değil mi? Hayat değil adil olan. Ahirette göreceğiz adaleti. Peki o zaman kadar bunca yaşanılan şeyi nasıl kaldıracak bedenlerimiz ? Ruhumuzu bu kadar kirlenmişliğin arasında nasıl temiz tutacağız? Kafamda daha bir ton soru var. Ve cevapsız kalanların hepsi kalbime düşen ateş parçası. Mesela diyorum ki; Niye yaptın bana bunu? Hiç mi anlatamadım sana kendimi. Hiç mi dökmedim içimi. Hiç mi bilmedin ne çektiğimi. Hiç mi göremedin seni nasıl sevdiğimi. Engelleri mi nasıl yıktığını hiç mi hissetmedin. Hayatımda 2 kez sevdim. İlki öldüresi bir acıyla bırakmıştı. Sense ölesi bir acıyla bıraktın. İlkinde öğrenmiştim ayağa kalkmayı. Her şeye gülmeyi. Şimdi sen öğretiyorsun acımı sürünerek yaşamayı. Ne ilki kadar gücüm var ne de umudum. Böyle millete '' ben mutluyum '' oyunu yapamayacağım üzgünüm. Ölüyorum lan ölüyorum. Ve içimdeki bu acı bitmedikçe ben gülmeyeceğim.  Çıkmayacağım yatağımdan. Arkadaşlarımın teselli laflarını duymayacağım. Duyarsam da '' Bana ne '' , '' Bana ne lan ben kanıyorum bana ne '' diyeceğim. Uğraşmasınlar benimle. Dokunmasınlar bu sefer bana. Bıraksınlar beni bana. Aynısı mı olur? Bir kalbi aynı yerden aynı şekilde nasıl kanatırlar? Peki nasıl dayanılır bu acıya? Tekrar açılan yarayı nasıl sarar insan? Aslında bıraktım kanasın yaram. Kendi kendine iyileşsin bu sefer. Dokunmayacağım bile. Ama baktıkça göreceğim nasıl açıldığını o yaranın. Unutmayacağım ki, dönmeyim geri.
Yıktığın duvarların altında kaldım ben. Şimdi tekrardan kaldırıp o duvarları onarıp tekrar engel yapmalıyım canımı yakacak insanlara. Ama oda gelmiyor içimden. Okula gitmek ayrı bir işkence. Seni gördükçe acım yineleniyor. Tekrar seviyorum seni. Sonra tekrar yaşıyorum o acıyı. Sonra tekrar nefret ediyorum senden.
Yatağımdan bir saniye ayrılmak istemiyorum. Yastığımla sevişiyorum her gün. Vücudumda ki bütün fazla suyu ona akıtıyorum. Sırılsıklam oluveriyor aşkımla. Sonra allah belasını verebilir uykusuzluğun. Uyutmayan o şizofreni düşüncelerin. Sana her gün bir adım atıyorum. Sonra üç adım düşüyorum. Dört adımda boğuluyorum. Beşinci adımım ölüyor. Ve ben gene sana gelemiyorum. Ağlayışın geliyor aklıma. Oh diyorum bazen. Yaşattığı acıyı çeksin biraz deyiveriyorum. Sonra döktüğün damlalar kalbime sıçrıyor. Yok diyorum ben ağlarım ikimizin yerine o mutlu olsun. Yaptığı her şeye rağmen o önce unutsun. Ben bulurum bir çaresini diyorum. Bulurum değil mi? Hep vardır bir çare. Yoksa da eririz pare pare..
En çok annem üzülüyor. O alışkın değil ki böyle donuk olmama. Nasıl uğraşıyor bir görsen. Konuşturmaya çalışıyor. Yemek yedirmeye uğraşıyor. Gözümün içine bakıyor mutlu oluyum diye. Hadi beni üzdün de onu üzmeye hakkın var mıydı?
Ben senin böyle orosbu çocuğu -olay annenlik değil- olduğunu bilseydim. Koyar mıydım hayatımın merkezine? Koyar mıydım hayallerimin içine?
Hadi özgür bıraktım seni. Şimdi istediğin bedeni özleyebilirsin :)


14 Mart 2012

İçime atıyorum :)

Öyle durgunlaştım ki. Eskiden canım yandığında güler eğlenirdim. Kimse anlamazdı. Şimdi de gülüp eğleniyorum. Ama farkına varıyor insanlar durgunlaştığımın. İçine atma diyorlar. Nasıl atmayım? Bırakırsam kendimi toparlanamam. Her gün yataktan kalkmanın ne kadar acı verdiğini tahmin edersiniz. Uykum olmasa bile yatağımdan kalkmıyorum. Servisimin gelmesine 5 dakika kala kalkıp giyinip çıkıyorum. Yediğim, içtiğim hiç bir şeyin önemi yok artık. Ruhsuzlaşıyorum. İçine atma diyorlar. Nasıl atmayım ? Seni özlediğimi hangi hakla söyleyebilirim. Pişmanlığımı nasıl ifade edebilirim ki. Seni görüp sarılamamak nasıl bir şey bilirsin. Seni karşımda görünce '' haha bak ben seni unuttum '' görüntüsü vermek ne kadar zor biliyor musun ? Her gün o okula gelip kalbimi parçalıyorum. Bana içine atma diyorlar. Nasıl atmayım? Dediğim her şeyi yanlış anlamana katlanamadığımı nasıl gösteriyim. Söylediğin şeylere cevap vermek. Seninle delice kavga etmek. Ama sonra o omzunda ağlamayı istemek nasıl bir şey biliyor musun? İçime akıttığım gözyaşlarını avucuna taşımak istemek nasıl bir şey biliyor musun? Sen sanıyorsun ki senden öncekini seviyorum ben. Onu çok sevdim ben. Dünyayı karşıma alacak kadar çok sevdim. O bana dünyayı dar etmiş olsa da. Ama ben ondan sonra sende gördüm dünyanın dar olmadığını. Dünyanın yaşanılacak bir yer olduğunu. Öncekinin yanlışı senin doğrunu götürdü. Buna yapacak bir şeyim yoktu. Elimden başka türlüsü gelmiyordu. Bazen geliyor içimden. Boşveriyim dünyayı gidiyim yanına sarılıyım ağlayım. Ama olmuyo yapamıyorum. İçime atıyorum. Sırf dizinde ağlayıp saçımı okşaman için bütün ömrümü feda edebilirim. Ama etmem. Bana içine atma diyorlar. Senin o şeyi yaptığında düşündüğüm senin onu yapmış olman değildi. Senin beni gerçekten bitirmiş olmandı. Bir başkasıyla olduğunu düşündüm bir an için. Nefes alamadım. Sensizlikle başa çıkarım ama senin bir başkasıyla olma ihtimalin beni yok eder. Bana içine atma diyorlar sevdiğim! Nasıl atmayım lan. Nasıl atmayım. Her gece onunla ölüp sabah onsuz doğuyorum nasıl diyeyim. Nasıl derim ben yaptım. Her şeyi ben yaptım. Kendimle olan savaşımda önce onu şehit verdim nasıl derim. Nasıl derim ki nefes almamın sebebi hala sensin. Bana içine atma diyorlar. Ailem dağılıyor, benim elimden bir şey gelmiyor. Hem anneme hem babama üzülüyorum nasıl deyim. Ben annemsiz de ne kadar bok şeyler yapmış olsa da babamsız yapamam nasıl deyim. Babama ölsün inşallah derken içimden '' Allahım kızgınken söyledim sen beni dinleme nolur '' dediğimi nasıl anlatayım. Ben nasıl derim  hala babama aşık bir kızım diye. Annemse can yoldaşım. Bana içine atma diyorlar. Nasıl derim ki bir dostum var kardeşten öte bellediğim. Nasıl derim ki onunla uğraştığım kadar benle uğraşmıyor diye. Nasıl derim bir gün beni unutup gidecek korkuyorum diye. Bana içine atma diyorlar. Nasıl derim ki ''Mutsuzum, yıkıldım. Bittim ben , tükendim.'' Şimdi anlıyorum. İnsan niye sevdiğinin fotoğrafını yanında taşır. Yüzüne bakacak yüzü olmayınca insan resimlere bakar olurmuş. Bizim beraber bir fotoğrafımız var. İstanbul'da çekilmişiz. Yan yana vapurda konuşurken habersiz çekmişler. İçim sıkıldıkça bakıyorum. Bilseydim şimdi birbirimizin yüzüne bile bakmayacağımızı. Hiç araya aşkı sokmazdım. Uzaktan severdik. Ama yan yana olurduk. Biz bilirdik bir tek birbirimizi sevdiğimizi. Oda sözden değil, gözden. Çünkü ikimizde sevgimizi bakışlarımızdan belli edenlerdeniz.
Ben hala senin gülüşünde yaşıyorum.
Bana içine atma diyorlar. Nasıl atmayım. Herkesin gözünün önünde ölmekse. Kendi içimde ölürüm daha iyi. Böylesi daha az acı verir.
Hadi olmayacak bir şey yapalım. Hayal kuralım..
Şimdi sen olsan yanımda. Çıksak dışarı. Bir paket sigara. İki üç tane bira. Oturup dertleşsek. Ben şöyle senin yanında doya doya ağlasam. Yaralarımı sarsan. Sonra beni yarına yepyeni, çok mutlu bir şekilde göndersen.
Ben senin o saçını doya doya öpsem. Sen elini yüzümde gezdirsen. Bana gene öyle aşkla baksan. O an zaman dursa. Biz sadece o anı yaşasak. Öncesi sonrası olmadan. Sadece o an senin varlığını hissetsem. Hayali hem can yakıcı. Hem yaşama sevinci.
Sen gamzemi görmeyen adam. Şimdi olsan ben gamzemi feda etmeye hazırım. Sen olsan da benim yüzüm hiç gülmese. Ama ben böyle oldukça. Ne sen olursun. Ne biz oluruz.
Belki bir gün özgürlüğümü alır gelirim kapına. Kapına paspas edersin belki.
Ama bunları ben hep içime atıyorum. Çünkü diğer türlüsünü yapamıyorum. Belki bir gün yakarım her şeyi. Alırım hissettiğim her şeyi de yanıma. Paylaşırız belki o zaman bana ve sana ait olan her şeyi. Kapattığım kapıların anahtarlarını veririm belki bir gün sana. Kalbinde taşırsın dimi anahtarlarımı.


Tek dileğim; yaptığımı yapmayın. Kaçmayın aşktan. Tutun ellerinden, sonuna kadar sarılın. Bırakın o akıntı sizi nereye götürcekse götürsün. Diğer türlü canını yakıyor insanın.

10 Mart 2012

Bir Başlık Bulamadım Ama Siz İstediğiniz Gibi Adlandırın.

Çok boş hissediyorum. Yokluğunla açılan bir yer var bende. Sorun yanımda olmaman değil bunu fark ettim. Sorun artık kalbimde olmaman. Seni hala özlüyor. Seni hala düşünüp, merak ediyorum. Ama artık sevmiyorum. Artık biraz daha özgürüm. Benim sevdiğim insanın sen olmadığını bana her gün hatırlattığın için teşekkür edebilirim sana. Böylesine güzel gözümden düşebileceğini sanmazdım. Gözümden öyle düştün ki kalbimden de aldın götürdün kendini. Şimdi bomboş kaldı yerin. Sessiz ve kimsesiz. 
Seni kalbimden atmanın acılı olacağını, zor olacağını düşünürken. Sen bunu öyle güzel başardın ki. Ben bunu güle güle yapıyorum. Ve sen güle güle gidiyorsun. Seninle yumuşayan kalbim tekrar taşa dönüşüyor. Ve bundan sonra olanlardan ben sorumlu değilim. Ve sen artık sorunum değilsin.
Bugün dostlarımla dibe vurduğumuzdan kafam çatlıyor. İçerken bir çok şey düşündüm. Çok eğlenip çok güldüm. Ama bir tarafım eksikti. Bir tarafım sendeydi. Bir tarafım yanımda olmayan o çok sevdiğim dostlarımdaydı. Bir de sizin yerinize içtim. İçtikçe ben güzelleştim. Şimdi oturdum. Cem Adrianımla yeniden doğuyoruz. Şuan saçmalıyor olabilirim. Kafamı toplayamıyorum.
Ama üzülüyorum. Sevdiğim birinin böylesine düşmesine üzülüyorum. Bıraksaydın da yavaş yavaş atsaydım içimden seni. Şimdi bir anda gittin. Ben gene kaldım bomboş. Ama artık özgürüm. Artık ben bana kaldım. Artık tamamen yalnızım. Şuan aldığım nefesleri hissediyorum. Birde sigaranın dumanını.
Sigara gibi benimde ateşim sondu artık. O ateş içime düşmüştü. Ama beni yakıp, kül edemeden kül olup bitti.
Bugün hayatımda bir erkeği kaybedip diğerini kazandım. Ben bugün babamın aslında beni sevdiğini anladım.
Evet hataları, yanlışları çok fazla ilk aşkımın. Çok üzdü, yıprattı bizi. Böyle olmamdaki en büyük rol sahibi insandır kendisi. Ama her insanı olduğu gibi kabullenmeliyiz. Babamı hep sevdim. Ve deli gibi küfür edip, sinirli olduğum anlarda bile seviyordum. Ama hala canımı acıtır dedikleri, yaptıkları. Belkide insanlara sevdiğimi bu yüzden gösteremiyorum. Ona sımsıkı sarılmak istediğimde bunu hiç yapmadım. Annemle de böyle. Dizlerinde hıçkıra hıçkıra ağlamak istediğimde bunu hiç yapmadım. Hep kendime sarılıp,ağladım. Çünkü unutamıyorum beni terk edişlerini. Belkide herkesi terk etmem bu yüzdendir. Terk edilmek korkumdandır. Çünkü o zaman duvarla üstüme yıkılıyor. Bende sırf üstüme yıkılmasın diye duvarları başkalarının üstüne yıkıyorum. Asla iyi biri olmadım. Olmıcam da. Sadece bugün gördüm babam beni seviyor. Az yada çok. Seviyor.
Çocukluğum aklıma geliyor. Bir de sana çocukluğumu anlatışım.
Bu çabaların boşa artık. Benim bunları yazmam boşa. Yaşanılan her şey acı ama güzeldi. Sevdim ve sevildim.
Cehennemin içinde cenneti yaşattığın için teşekkür ederim. Ama ben cehennemim de daha mutluyum.
Aslında 1 yıl önce üzüldüğümüz hiç bir şeye şuan üzülmüyoruz. O zaman şuan neden üzülüyoruz. 1 yıl sonra buna da üzülmiceksek. Bir dakika sonra bile yaşıcağmız belli değilse. O son dakikayı sana üzülerek değilde. Gülerek geçirebilirim. Ölüme acı çekerek değilde. Gülerek giderim. Her şey elbet geçiyor. Önemli olan en az zararla atlatmamız. Ve buda geçti. Ve ben bunu en az zararla atlattım.


Allah başımıza gelen her felaketin yanında içten bir gülüş göndermeyi eksik etmesin yeter :)



7 Mart 2012

Sadece özledim :)

  Evet yazı yazamıyorum. Hayatımda ilk defa yazı yazmak bu kadar zorlaşıyor. Kafamı toparlayamıyorum artık. Etrafımda elimde olmayan birçok olay oluyor ve ben tepki veremiyorum. Gece kafamı yastığa koyduğumda canım nasıl bu kadar yandığını ve dışarı nasıl bu kadar tepkisiz durduğumu düşünüyorum. Aslında o kadar çok düşünüyorum ki uyutmuyor beynim. Olayları değiştiremiyorum. Yaşanılan yaşanıyor ve öyle kalıyor. Ama ben bunu kabullenemiyorum. Geleceğimin belirsizliğinde boğuluyorum. Geçmişimin bataklığında yavaş yavaş batıyorum. Birinin bana elini uzatması lazım. Ama herkesin hayatla öylesine kavgası var ki. Etrafındakilere el uzatacak halde değiller. Bende değilim. Hangimizin işine gelir ki dertlerimizi bir yere bırakıp başkasının derdini avuçlamak ? Yıllarca hep böyle yaptım. Çünkü ben başkasının dertleriyle kendi dertlerini unutanlardanım. Şu sıralar bırak derdi mutluluklarına bile katılamıyorum. Gülüşüm o kadar sahte ki. Oysaki benim hep içtendir gülüşüm. Herkesi kendime hayran bırakışım gamzem de gömülüdür. Galiba en son gamze mi görmeyen o adamda bıraktım gülüşlerimi. Hayatımda hiç bir şey yolunda değilken. Benim hala onu düşünüyor olmam iğrenç değil mi? Hayatta insanlar açlıktan,soğuktan ölürken.. Benim onun aşkından ölmem midenizi bulandırmıyor mu? Ailem alt üst olmuş,dağılmış durumda. Ne yapacağımı bilmez bir haldeyken hala canımı o nasıl acıtıyor? Bazen o olsa diyorum ben bu dertleri daha kolay mı göğüs gererdim. Bazen sadece onun bana bakmasını özlüyorum. Bana şebeklik yapmasını falan. Evet onu ben terk ettim. Çünkü dayanamazdım onu dibe çekmeye. Ben gün geçtikçe çöküyorum. Oda benim bataklığım da batardı. Belkide beni bataklığımdan çekip çıkarırdı. Ama riske atamadım onu. Sandığından çok seviyorum onu. Geleceğe bu kadar donuk olmak istemiyorum. Sadece geleceğe dair istediğim tek şey bir kızımın olması. Eylül olmalı kızımın adı. Eylül gibi olmalı. Annesi de bir Eylül çünkü. Annesi tam bir sonbahar. Sonbahar gibi bir anne. Gülüşlerinde ki acı. Gözlerinde ki boşluk ve donukluk. Hislerinde ki karmaşa. Bir güldürüp bir ağlatan cinsten. Her şey güzelde. Bu kıza bide bahar gibi bir baba olmalı. Birbirimizi tamamlayabilelim diye. Benim baharım geçti. Eylülüm sonbaharım da kaldı. Belki bu sonbahar gerçekten son bahardı.
 Eskiden her şeyle savaşıp gene gülebilen ben. Neden zorluyorum bu kadar dudaklarımı. Artık ondan mesaj gelmesin diye dua ettiğim oluyor. Telefonuma gelen her titreşimde acı çekiyorum. Önce mesaja değilde kimden geldiğine bakıyorum. Kendime kızıyorum. İlgilenmem gereken derslerim. İlgilenmem gereken bir ailem var. Yani en azından adına aile denen insanlar var. Belkide bunca kötü şeyin içinde iyi olan sene katlanamadım. Uyku hapı kullanmaya başladım. İnsanı çok sersemletiyor. Ben zaten sersemin tekiydim. Onunda etkisiyle boş bir hal alır oldum. O kadar şey yazdım. Konuyu uzattıkça uzattım falan. Ben sadece özledim. Canlı bakan gözlerimi özledim. Canım dostlarımla eğlenmemizi özledim. Hıçkıra hıçkıra ağlayabilmeyi özledim. Katıla Katıla gülmeyi özledim. Herkesin derdine yorulmadan koşmayı. Sonrada insanlara çare olmayı özledim. Yediğim,gezdiğim her şeyden zevk almayı özledim. Seni özledim. Sana dokuna bilmeyi özledim. Seninle kavga etmeyi bile özledim. Gamze mi özledim. Aynaya bakıp kendimle eğlendiğim günleri özledim. Ben aslında sadece kendimi özledim.

Bir gün gerçek anlamında hayatı hissedebilme dileğiyle..