29 Şubat 2012

Yalnız kuş

..Yanlış yerde geziyor bu kuş 
Bu yüzden yalnız uçuyor bu kuş..
Sanki bana yazılmış gibi. 3-4 gündür sadece bu şarkıyı dinliyorum. Ve sanki şarkıyı kalbimde hissediyorum.
Bana çok tuhaf hissettiriyor. Aklıma eskiden sevdiklerimi getiriyor. Ve şimdiki sevdiklerimi. Bide ne kadar değiştiğim geliyor aklıma. Her acı çektiğimde, her kötü olayda daha çok güçlü olduğumu anlıyorum. Yıkılmak yerine gülmeye devam ediyorum. Bazen bu yüzden bana kalpsiz, umursamaz falan diyorlar ama ben onuda umursamıyorum. Eskiden duygularımı gösterirdim. 4 mevsim gibiydim. Hepsini yanımdaki insanlar hissederlerdi. Sonra ne mi oldu? Dünyama karanlık çöktü. 4 mevsim yerini 1 mevsime bıraktı. Sonbahar gibiyim artık. Her şey içimde. Fırtınalar koparken sana tatlı bir esinti hissettiririm. Yada güneşler açarken bende sen sadece bir parça sıcaklık hissedersin. Dünyam artık sadece benim dünyam. 

..Senin gökyüzünde benim yerim yoktu
Kuru dallarında kanatlarım kırılıp koptu..
Yanlış yerlerde gezmekten kırıldı kanatlarım. Siz bana değil bendeki kendi hayalinize aşık oldunuz. Bu yüzden şimdi beni böyle suçluyorsunuz. Oysaki hep derim ben '' Canını Yakarım ! '' diye. Hafife aldınız bunu ''onunla oluyum yeter'' diye düşündünüz. Öyle olmadı sonra canını yandı. Ve siz benim kadar güçlü değildiniz yıkıldınız. Ben beni seveni değil. Sevdiğimi dibe çeker, onu orada terk eder hiç bir şey olamamış gibi hayatıma bakarım. Aslında düşünülünce haklılar. Biliyorum ki; sizde buna nasıl sevgi diyorsunuz. Bazılarımız birini sevmeyi kaldıramaz. Dibe çektiğim insanı çıkarmaya gücüm olmadığından hiç arkama bakmam. Bakarsam gidemem.Bu yüzden senin gökyüzünde benim yerim yoktu...Beklediğim biri var
O sen değilsin yazık ki anladım, bir yudum sevgin var
Neden hep kötü rüyalarda uyandım..

Uyanabildik mi o rüyalardan? Bir yudum sevgim vardı cam şişede sakladığım.
Tutamadım şişeyi düştü elimden. Döküldü sevgim. Döküldü. Döküldüm. Dökülmeye de devam ediyorum. Uyandım o rüya sandığım kabustan. Ve sırf tekrar görmeyeyim o kabusu diye uyumuyorum. Bir insana yatağı mezar olur mu? Oluyormuş işte. Ama mezar taşım sen olmalısın. Benle ilgili her şey sende saklı. En iyisi sen anlatırsın beni. En iyi sen bilirsin beni. Sen hep hakkını helal edersin. Bazen şu yazıyı yazarken şaşırıyorum kendime. Nereden nereye nasıl geliyorum diye. Hayatta böyle değil mi? Nereden başlayıp nerelere gelmiyor muyuz? Neyse zor olanı başarıyoruz, hala yaşıyoruz :)

24 Şubat 2012

Günah Keçiniz

Evet evet o keçi benim. Her şeyin ama yaşadığınız her haltın sorumlusu benim. Ben dedim diye sevdiniz beni. Ve ben canınızı yaktım. Ben dedim diye dosttum oldunuz. Ve ben sizi yarı yolda bıraktım.
Oysa ki beni sevene hep demişimdir canını yakarım gelme bana diye. Oysaki her dostumu kardeşim bilmiştim. Git deseler gitmezdim. Git dedim gittiler. İlk defa söz dinlediler.
Yalnızlıkla yapayalnızlığın farkını şimdi anlıyorum. Yapayalnızlığı seçişimi sorgulayamazsınız. Ama beni yapayalnızlığa itişinizi sorgulayabilirsiniz. O çok sevdiğim insanlar artık birer kuklalar ipleri benim elimde olmayan. Oysaki siz böyle yapmasaydınız ben kendimi suçlar yer bitirir tüketirdim. Kendimin günah keçisi olurdum. Ama gördüm ki ; ben hayatımda belkide ilk defa masumum. Siz anladım deyip anlamadınız beni. Yada yanlış anladınız. Her iki yolda doğru yol değil. Doğru yolum değil. Yolum hiç değil.
Oysaki ben bin verip bir almayı da bilirdim. Yeter ki o bir içten gelsin.
Gözlerim o kadar acıyor ki yazamıyorum. Ve canım fazla yanıyor ki yazmak istemiyorum.
Ne diyeyim ki. Kafamda toplayamadım cümlelerimi. Dökemedim içimi size.
İçim dökülüyor orası çok ayrı.
Güneşten nefret etmeyeceğim günlerin çabuk gelmesi dileğiyle...

20 Şubat 2012

Kabullenebilmek..

Bir insanı olduğu gibi kabul etmek ne kadar zor değil mi? Oysa ki herkesi olduğu gibi kabul edebilseydik. Fazla bir sorunumuzda olmazdı aslında. İnsanları hatalarıyla, düşünceleriyle, huylarıyla kabullenmek lazım. Bunu yazarken aklıma bir sezen şarkısı geldi çok severim. 
...Eller günahkar
  Diller günahkar 
  Bir çağ yangını bu bütün 
  Dünya günahkar 
  Masum değiliz hiç birimiz...

Sezen nasıl güzel söylemiş değil mi? Masum değiliz hiç birimiz. Hepimizin hataları yok mudur pişman olduğu? Keşke yapmasaydım dediğiniz hiç bir şey yok mu?
...İçindeki çocuğa sarıl, sana insanı anlatır..
Sarılsak içimizde ki o çocuğa. Aslında herkesi olduğu gibi sevebilmeyi. Kabul edebilmeyi öğretecektir bize. Çünkü; çocukken herkesi severdik. Güvenirdik. Ne zaman büyüdük o zaman insanları sınıflara ayırdık. İnsanları insan olduğu için değil vasıfları olduğu için sevmeye başladık. Önündeki sıfatlara göre değerlendirmeye başladık. Cebindeki paraya. Etrafındaki insanlara göre.
Ve ben bu kadar sahteliğin arasında bir kaç tane dost bulmuşum. Rakı sofrasındaki balık gibi. Sigarama ateş gibi. Onlar olmadan eksik kalırım. Dostlarımın hataları olmuyor mu? Oluyor tabi. Yada benim hatalarım olmuyor mu? Oluyor. Ama biz birbirimizi olduğumuz gibi kabullendiğimiz için dosttuz. Bu yüzden hep birbirimizin yanındayız. Birbirimizin kusurlarını örterek ayakta tutuyoruz bu dostluğu.
Aslında birazcık anne sevgisini algılarsak zor olmaz herkesi olduğu gibi kabul etmek. Çünkü hiç bir anne çocuğunun ne olduğuyla ilgilenmez. Sadece sever. Sevmek elde olan bir şey değildir zaten. Ama seviyormuş gibi yapmak elimizdedir. Ve galiba bu yüzdendir ki yalnızlığı seçişim. Bir kaç dostum bana yeter. Birini gerçekten sevmedikçe hayatıma almayı düşünmüyorum. Bunların sebebi birazcıkta o aşk filmleri..
Gene nereden nereye geldim. İnsanın kafası çok karmaşık oluyor. Bir yazıya başlıyorsun. Sonunu birden akıp gidiyor. Neyse işte. Dediğim gibi yalnızlık her zaman iyidir. Eğer aşkı kaldıramıyorsan. Ben genelde birini sevmeyi pek beceremem. Ama isterdim yoluna köpek olacağım birini. Yoluma yoldaş edeceğim birini.

Bu yazımda benden aşkı bulamayanlar arkadaşlarıma gelsin.

Not: Aşkı bulan arkadaşlarıma şunu söylemek isterim ki kaybetmeyin. Ufak tefek şeylerle aşkınızı boğmayın. Çünkü; sönerse o ateş. İçinizde yanar. Kül olursunuz.

17 Şubat 2012

Öyle kendimden bir şey.

Fazla mı umursamaz davranıyorum. Benimle ciddi bir şey konuşulurken birden gülesim falan geliyor. Aklımdan çok alakasız şeyler geçiyor. Ve nedense birden bunalıyorum. O insanın ne konuştuğunu algılayamıyorum. Ve cins cins hareketler yapmaya başlıyorum. Karşıdakini de sinir etmeyi başarıyorum. Ama hayatımdaki hiç bir şeyi önemli görmüyorum artık. Tuhaf bir hiçlik hissi. Ya bana göre herkes hiç. Ya ben bir hiçim. Boşluk gibi bir şey ya. Hani önceden de her şeyi umursayan biri değildim ama değerlerime dikkat ederdim. Bu boşluk. Bu bıkkınlık hissi. Sahte bir neşe var üstümde. Ve beni sevenleri üzen bir ruh halim. Ben zaten beni seven hiç kimseyi mutlu edemedim de orası daha karmaşık. Bir şeyler eksik hayatımda. Beni mutsuz eden. En sevdiğim yemek bile bana haz vermiyor. Ki hayatta en çok yemek yemeyi severim. Menepoza girmiş kadınlar gibi bir buhran geçiriyorum.
Bir aşk filmi izlemeliyim ve öküz gibi ağlamalıyım. Zaten bu aşk filmleri yüzünden kimseye aşık olamıyorum. Deli gibi bir aşk istiyorum. Ve tabi ki istediğim olmuyor. Aşık olacağım kimse girmiyor hayatıma. Bu yüzden evde kalacağım galiba. Neyse mısırım patladığına göre filme başlayabilirim. Bu hayatta olup biten her şey için ; İYİ SEYİRLER :)

16 Şubat 2012

Buruş buruş insanlar :)

Bugünlerde kulağımda bir şarkı.
  
  Sen arada sırada uğra bana 
  Hovardayım diye kıyma bana 
  Fikri firardayım uyma bana 
  Oyuna gelme aman ama..

Beni nasıl neşelendiriyor ya. Hiç bir erkeğin hissettirmediği o heyecanı hissediyorum. Böyle tuhaf bir duygu.
..Yine de aşk boyun eğmez yasaklarda. Aa ciğerim söyle neyleyeyim ?
Evet ciğerimin içi söylesene neyleyeyim? Biri bir şey söylesin de halimi çare mi bileyim. Olmuyor böyle. Sen benim kahramanım değilsin artık. Bunu görebiliyorum. Sevdiğim adam değilsin. Daha doğrusu kimse benim hayalimdeki  kahramana benzemiyor. Kimseye bakınca ben bununla ileriye giderim diyemiyorum. Kimseyle delilik yapabileceğimi düşünemiyorum.
..Hüküm giymiş hayaller. Görünmez uzaklarda. Günah bunun neresinde ?
Hayallerime hüküm giydirdim ve infazlarını yapıyorum tek tek. İdam sehpasına çıkarıyorum. Son isteklerini soruyorum. Ve nedense bir şans daha diyorlar. Ama hayır diyorum öleceksiniz ! Sonra.. Sonra ne oluyor biliyor musunuz ? Vuruyorum sehpaya. Çırpınarak , acı çekerek geberiyorlar. Ama diyorum yetmez bu. Bu  cinayet olmaz. Bu basit bir ölüm olur. Bu acımı dindirmez. İçim, içim rahat etmez. Nefes alamam. Parçalara ayırmam lazım. Kafasını koparıp. Gözlerini oymam lazım ki her bakışında nasıl öldüğümü anlasın. Sonra o dudaklarını dişlerimin arasında çiğnemem lazım ki anlasın o dudaklarından çıkan her kelime beni zehirliyordu. Sonra şey sonra kalbini onu parçalamalıyım. Tırnaklarımı geçirmeliyim. Geçirmeliyim ki kalbi benimkine benzesin. Sonra bide o beyni var. Onun o kıvrımlarını.. Küfür yok hayır küfür etmek yok. O sadece seni üzdü.
Şarkı beni nerelere getirdi gördünüz mü ? Canileştim birden.
..Sarıldık tuzaklarda..
Sakinleştim. Sadece hayalimde ki kahramanı bulamıyorum.
Kahraman sandıklarım sadece çizgi karakterler. Çok üzücü değil mi? 

Uykusuzluk gözlerimden akmıyor artık. 
Uykusuzluk bedenimi kapsıyor. Üzgünüm beni ele geçiriyor.
Yatıyorum. Ve dileğimdir ki ; Hayatımıza bir kahraman girer. Ve umarım hayatınızda olan kahramanları kaybetmezsiniz.

Benden tüm kahraman arkadaşlarıma gelsin :)

14 Şubat 2012

Öyle bir milletiz işte :)

   Öyle bir milletiz ki bir şeyin bir günü bir anlamı olmadıkça sevdiğimizi , değer verdiğimizi gösteremiyoruz. İlla ki bir şeylerin anma gününü bekliyoruz. Bir süpriz bir hediye için. Hayatımızdaki insanlara bir şeyleri anlatmak bir şeyleri göstermek için illa o günün bir anlamı mı olmalı ? Düşünüyorum da. Ölümlüyüz biz. Ve aslında her günümüz anneler, babalar, sevgililer günü değil mi ? Her gün uyanıp gözümüzü açabiliyorsak eğer her gün doğum günümüz değil mi? Bazı şeyleri kavramak lazım. İşte o zaman hayatının tadını çıkarırız. O zaman sevgimiz sevdiğimiz yücelir. Boşa demiyorlar. ''Her gününü son günün gibi yaşamalısın '' diye. Şimdi deseler ki yarın öleceksin ne çok şeyi sığdırmaya çalışırız bugüne değil mi ? İşte bundandır bugünün işi yarına ertelenmez. Hiç bir şeyin garantisi yokken hiç ölmeyecekmiş gibi düşünmek ama ölümün 1 sn sonra geleceğini bilerek yaşamak lazım.
  Her yaşam kendine özeldir. Hepimizin bu hayata gelişi bir mucize. Hepimizin bu hayatta olmasında bir amaç bir anlam var. Ben böyle düşünüyorum yani. O kadar aptalız ki her şey için bahane arıyoruz. Hatta öyle insanlar biliyorum ki ; öküzlükleri boylarını aşıyor. Sen bir yıl boyunca annenin babanın kardeşinin eşinin dostunun sevgilinin değerini bilme boş boş yaşa. Sana takvimler şans vermiş doğum günüydü, sevgililer, anneler, babalar günüydü bir şey koymuş. Tamam odunsun anladık bari o insanın senin için çabalarına emeklerine karşılık bir hediye al. Ya hediye bile alma git öp. Zaten senin o kadar öküz olmana katlanıyorsa bir öpücükle 10 yıl geçirebilirler. Ama bundan bile aciz insanlarız. Öyle bir yapımız var ki hiçbir bilim adamı araştırıp kimyamızı çözemez. Fazla yapmacık ve sahteyiz. Ama bazı hazineler var. İşte onlar nimet. Seninle olan her saniyenin kıymetini bilen varlıklar. İşte onlar bulunmaz hint kumaşları. Ve genelde hep zor bulunurlar. Bazen buluruz kaybederiz. Bazen buluruz ve hep bizimle olurlar derimize işleriz onları. Bazen de biz hint kumaşı oluruz. Dileğimdir ki ; Umarım hayatınızda bir hint kumaşınız olur. Yada umarım ki bir insanın hayatına hint kumaşı olursunuz. Kıymet bilmek lazım. Kıymet bilinmesi lazım. Hayat annemiz karnında ki gibi basit ilerlemiyor. Ve bir şey daha kimse annemiz gibi sevmiyor. Hatırlatayım dedim. Belki anneler gününü kutlarsınız.   Oysaki her gün anneniz. İşte biz böyle bir milletiz. Ben dahil bunları yazamama rağmen. Hatalarımızı yazabiliyor, söyleyebiliyoruz. Ama icraatta bir gelişme yok. Böyle bir milletiz işte. Yaşamaya gelen, yaşam denilen şeyi yaşamayı bilmeyen :)    

6 Şubat 2012

Dirilişe direniş ölüm.

     Dibe doğru ilerliyorum. Bazen daha yavaş bazen oldukça hızlı gidiyorum sona doğru. Pişmanlıklarım. Acılarım. Hüzünlerim. Sevinçlerim. Artık bunların hiç birini hissetmiyorum. Düşüyorum uçurumdan. Bu uçurum başka. Bu uçurumun sonunda kayalık yok. Deniz yok. Toprak yok. Bu uçurumun sonu yok. Kaçıyorum evet. Sevmekten sevilmekten kaçıyorum. Birini sevmek bağlanmak. Onu hissetmek. Ona dokunmak. Bana göre şeyler değil. Birinin kalbi kalbimde attığı an kalbim duruyor. Beynimin damarları kopuyor. Ve ölüyorum. Bitkisel hayata girmiyorum. Hayatım diye birşeyde olmuyor zaten. Hayat denilen şeyin iplerini onun iki dudağı arasına bağlıyorum. Bazen infazımı yapıyor. Bazen bir uçan balon. Bu yüzden çekiliyorum. Bu yüzden kalbimi avcumun içine alıp tırnaklarımla parçalıyorum. Dişlerimi geçiyorum. Kendimin katiliyim. Ve galiba beni seven herkesinde. Bana o aşkla bakan gözlerini kargalar gibi oymak istiyorum. Bakma bana öyle bakma. Birinin beni seviyor olması fazla ağır değil mi? Ahh. Bir bilse onun canını parçalayıp sonra da ona geri yutturcağımı. Adımı anmazdı heralde. Anmasaydınız ya. Hangi güzel adam sevdiyse beni. Hepsine bulaştırdım kirleşnmişliğimi. Ve şimdi beni seven herkes çok uzaklarda. Yada yakında olmayan benim kanımca. Ve her seferinde kaçıp gidicek olan da benim. Hepinizi yüzüstü bırakıcak olan da benim. Huyum bu sevdiğim insanları asla mutlu edemiyorum. Ya sevgiden boğup öldürüyorum. Yada sevgiden boğulup ölüyorum. O kadar çok kaçtım ki çıkmaz bir sokağa. Ne yapacağımı bilemez haldeyim. Şimdi isterdim ki. Yüzü güzel bakmaya doyamayacağım biri. Ama hiç tanımadığım şeytanım gibi. Girsin ve kurtarsın beni. Çeksin o uçurumdan. Öyle biri olsun ki ne ölebileyim ne öldürebileyim. Ben onun yüzünü keşfedeyim. Onun yüzünde ki yamaçları akarsuları uçurumları tek tek bütün çıkmaz yollarını ezberleyeyim. O öyle sevsin ki beni hapsetsin beni damarlarına gittiğim tek yer kalbi olsun ordan da tüm vucüduna..
Hayal bunlar. Benim beyaz atlı prensim intihar etti. Atını kesti ve yedi. Cehennemde yanmakta. Ve bana  o olmadan cennet dar gelmekte. Bileklerimi kesip ona akıtıyorum yandığı ateşte serinlesin diye. Biliyorum kan kaybından öleceğim. Ama damarlarım birbirine düğüm olmuş geçit vermiyorlar. Beynimin yarısı yenmiş yarısını ona saklıyorum. Aslında yarısında onu saklıyorum. Yanına gittiğimde onu hatırlayabileyim diye. Allahım. Biraz daha beklet onu. Aynı odunda yanacağız atı olmayan beyazatlımla..
Beynimin diğer yarısının kaybından dolayı yazamıyorum daha fazla özür dilerim. Ama bu benim ki aşk değil. Bu benim ki hayat değil. Bu benim ki insanlık değil. Bu benim ki yaşayış değil. Diriliş değil. Olsa olsa dirilişe direniş ölümdür. Ölüm. Tükeniş. Bitiş. Finişşş :)